Aylardır “Türkiye’nin tarihi seçimleri” için gün saydık durduk. Cumhurbaşkanı’nın tarafsızlığını tamamen bir kenara koyup, hala AKP’nin başkanıymış gibi hareket ettiği, devletin tüm imkanlarının iktidar partisi adına Başbakan ve Cumhurbaşkanı tarafından kullanılarak halkın etkilenmeye çalışıldığı, ekonomik vaatlerin ön plana çıktığı ve aslında iktidar dışında tüm partilerin halka değdiği, geçmişte muhalefetin yaptığı tüm hataların iktidar tarafından yapılıp, doğruların muhalefet tarafından yapıldığı bir seçim süreci oldu.
Sonuç AKP %40, CHP %25, MHP %16, HDP %13. Küsüratları var ama çok da önemli değil. Sonuç itibariyle, Türkiye’de yeni bir siyaset tablosu belirdi. Bu tablonun özeti ise UZLAŞI olacak.
13 yıllık AKP iktidarı sonrasında geldiğimiz noktada; toplum üzerinde baskısını günden güne artıran bir iktidar, iktidardan gücünü alan ve kendisini ülkenin tek hakimi olarak görüp bütün siyasi ve şahsi hırslarını tek bir amaç için yönlendirmiş “Başkanlık sevdalısı” bir Cumhurbaşkanı; bu baskı ve korku ortamının arka planındaki askıya alınmış anayasa, çökmüş ve güven kalmayan adalet sistemi, kayırmacılık ve güçlünün hukukunun hakim olduğu bir devlet yapısı, çöpe atılmış bir demokrasi, hoşgörüsüzlük ve ötekileştirmenin hakim olduğu bir ortam içinde bulunuyorduk. Tek başına iktidar ve gücün mutlak hakimi olan iktidar partisi, asla sonu gelmeyecekmiş gibi pervasızca ve çıkış noktasında ifade ettiği tüm söylemlerinden uzaklaşmış şekilde hareket içindeydi. Geçmiş 13 yılın iktidar sahibi parti, kutsal saydığı Sandık ve Milli İrade‘nin verdiği karar doğrultusunda şimdi sıradan bir parti haline geldi. Artık “Ben yaparım, siz kabul edersiniz” yaklaşımı değil, “Hadi bir araya gelelim, üzerinde tartışalım, mutabık kalalım, orta yolda buluşalım” yaklaşımını isteyerek yada zorla uygulamak zorunda olacak!
Oluşan bu tablo bazı kesimlerin ifade ettiği gibi bir kaos yada kriz nedeni değil, aksine Türkiye’nin geleceği için bir umut olacak. Hatta oldu bile… Umutsuzluk ve üzüntü içerisinde olan tek kesim ise, sürekli rakiplerine ve “kendisinden olmayanlara üst perdeden bakan eski iktidar partisi AKP ve yandaşları” oldu.
Bu seçim sürecinde CHP slogan haline getirdiği “Türkiye’nin Birleştirici Gücü” olma yolunda büyük adımlar attı. Uzun zamandır kopuk kaldığı toplumun her kesimine değdi, sorunlarına eğildi. Yeniden Halk Partisi gibi hareket etti. Adındaki Cumhuriyet’in ve Halk’ın hakkını verdi. Cumhuriyet ve Halkın tüm hassasiyetleri üzerine en doğru şekilde eğildi. Projeler üretti, çözüm önerileri sundu. Kavga, dövüş, zıtlaşma gibi gereksiz polemikler içerisine girmedi. Samimi olma ve geçmişten gelen ön yargıları yıkma hususunda büyük yol aldı. Bu seçimde oy oranı artmasa da -kağıt üzerinde öyle görünmese de- CHP kazandı. Bu çizgisini koruması ve böyle devam etmesi halinde gelecekte daha da başarılı olacaktır.
MHP milliyetçi ve muhafazakar kesimler üzerinde yaptığı etkili çalışma ile oylarını genelde %4 oranında artırdı. Bakıldığı zaman oylarını iktidar partisinden aldığı net. Fakat onlar için de çok tatmin edici bir sonuç olmadı. Aslında onlar da daha fazla bir beklenti içerisindeydiler. Ama seçimin kağıt üzerindeki kazananlarından oldular. Kağıt üzerinde, yüzde bazında kazanmış ve oy oranını artırmış görünse de, bir önceki seçime göre milletvekili sayısı eksik kaldı. Bu durum da seçim sistemimizin ne kadar garip olduğunu gösteriyor!
Seçimin hem kağıt üzerinde, hem de toplum genelinde -destek verenler ve karşı çıkanlar ile birlikte- tek kazananı HDP oldu. Başta etnik siyaset yapan ve sadece Kürt kökenli vatandaşlara yönelik siyaset yapan HDP, yürüttüğü etkili çalışmalar ile bir anda değil barajı aşmak, adeta yıkarak meclise girdi. Özellikle bu süreçte HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş oldukça ön plana çıktı. Espirili yaklaşımı, kendini eleştirebilmesi, gençlerle sıcak ilişki kurabilmesi, sakin ve saldırgan olmayan üslubu ile belkide Türkiye’nin uzun süredir hasret kaldığı lider profilini sunarak etkili oldu. Tabi burada belirtmeliyim ki, “Bir Türkiye Partisi olma” hedefi ile birlikte “sistem değişikliğe gidiyor, bu engellenirse bunu bir tek HDP’nin barajı geçmesi kurtarır” algısı HDP’nin bugünkü seçim başarısını getirdi. Tabi seçime damga vuran Demirtaş’ın Cumhurbaşkanı’na söylediği “Seni Başkan Yaptırmayacağız” sözleri belkide seçimin akılda kalan bir özeti oldu. İlk yapılan açıklamalar sonucunda, HDP yöneticilerinin de bunun farkında olduğunu ve buna göre icraat yapacaklarını gösteriyor. Eğer HDP bugünkü söylemlerini devam ettirir ve icraatlarıyla mevcut duruşunu desteklerse, önümüzdeki seçimlerde daha da büyüyecek ve Türkiye’nin siyasi tablosunda önemli şekilde yerini alacaktır.
Ve AKP… Hem yenik, hem galip parti… Bugün %40 oy oranını AKP dışında hangi parti alsa, büyük olay, büyük başarı olurdu. Ama AKP için bir başarısızlık olarak görülüyor. Sebebi çok açık… %52’lere ulaşmış bir oy oranı çok ciddi bir kayıp yaşadı. 13 yıldır tek başına iktidar olma geleneği yönetim kadrolarından tüm gönül verenlerine kadar sinmiş bir organizasyon oldukları için, şu anki sonuç bir başarısızlık haline geldi. Diğer taraftan, 13 yılın özellikle son 3-4 yılki süresinde toplumda baskının artması, adalet ve hukuka güvenin kalmaması, yolsuzluklar, şaibeler, anayasanın askıya alınması, kişiye ve yandaşa göre kural ve uygulamalar vs gibi birçok temel sıkıntı AKP’ye meclisteki çoğunluktan olma olarak geri döndü!
Bugün gelinen noktada artık çok net görülüyor ki tek parti iktidarı değil, bir koalisyon hükümeti kurulacak. Bu durum da 2007’den itibaren artarak devam eden “biz yaparız, siz uyarsınız” şeklindeki iktidar ve yönetim anlayışı yerine; “uzlaşma, birbirinin fikirlerini dinleme, ortak paydada buluşma” yaklaşımını yeniden dünyamıza sokacaktır. Demokrasi çok güzel bir şey… Ve bizim ülkemizde tek partili sistem bir noktadan sonra “güç sarhoşluğu“na dönüşmektedir. Bu yüzden koalisyon bizim için güzel olacaktır.
Koalisyonu kötüleyen ve bu olmaz, kötüdür vs diyenler var. Bizim memleketimiz için kötü olan koalisyonun kendisi değil, rant elde etme yaklaşımlarıyla kurumların yandaşlarla doldurulması, rant elde edilecek kurumların paylaşılma çabası vb. yaklaşımlardır. Önemli olan zihniyetimiz ve yaklaşımlarımızı değiştirmektir.
Sonuç olarak önümüzde uzlaşı, birbirini dinleme ve saygı ile yoğrulacak bir siyaset ve yaklaşım olacaktır. Toplumdaki gerilim ve kutuplaşma azalacak, toplumdaki tüm kesimlerin birbiriyle yaşama ve birbirlerine tahammül etme yaklaşımı gelişecektir. Toplumdaki tüm kesimler birbirlerinin her hareketi altında bir arıza aramayacak, aksine birbirlerine daha hoşgörülü yaklaşacaktır!
Kim ne derse desin; bu seçimler sonucunda kazanan Türkiye olmuştur. Kazanan hepimiz olduk! Güzel günler bizi bekliyor…
Yorum Yazın