Önümüzdeki bir yıllık süreç, Türkiye’nin geleceğinin şekillendirilmesi adına geçmiş yıllara göre biraz daha farklılık gösterecek.. Şöyle ki, gerçekleştirilen yerel seçimler, Ağustos ayında yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimleri ve Haziran 2015’de yapılacak olan genel seçimler, Türkiye’nin önündeki 5 yılı oluşturmasında büyük önem taşıyor.
Geçtiğimiz hafta yapılan yerel seçimler ve bu seçimler neticesinde AKP’nin güçlü ve oyunu artırmış görüntüsü, seçim sürecinde hakkında birçok iddia ortaya çıkan Başbakan R. Tayyip Erdoğan’ın yaklaşım ve beklentilerini de gelecek dönem için değiştirecektir. Belki de seçim sürecinde karşılaştığı birçok iddia ve ortaya çıkan ses kayıtları sonrası, kendisi bile böylesine bir durumu beklemiyor olabilir. Çünkü bir önceki seçime göre yerel seçimlerde aldığı oyun daha fazlasını aldı. Seçim propagandaları süresince ortaya çıkan durum sonrası bir genel seçim havasına bürünen bu seçimleri, bir önceki genel seçimlere göre yorumlarsak AKP’nin oyu düştü diyebiliriz. Diğer açıdan bakıldığında; seçim propagandası boyunca “Biz hesabı sandıkta veririz, bizi millet yargılar” diyen Başbakan’ı aslında “halkın aklamadığı” da net olarak görünmektedir. Şöyle ki; aday olan bakanlardan sadece 1 tanesi seçilebilmiş, 17 Aralık soruşturmasına konu olan bakanların hiçbirinin memleketinde AKP seçim kazanamamıştır. Buna ilaveten Türkiye genelinde %44 oy alarak birinci parti gibi görünse de, milletin %56’sı tarafından tercih edilmemiştir. Yani bu durumda aslında millet onları aklamamıştır!
Neyse… Bu ayrı bir konu… Gelmek istediğim nokta; bu seçim sonrası belki öncesinde tereddütleri veya farklı öngörüleri olan Başbakan, net olarak ileride Başkanlığa evrilecek bir Cumhurbaşkanlığına düşünmeye başlamıştır. Zaten merkez medya da bu konuyu hemen pompalamaya başlamıştır. Buna lafım yok. Elbette bunu başarabileceğini düşünen bir başbakan, cumhurbaşkanlığı için aday olabilir. Kaldı ki, geçmişte bunun birçok örneği vardır. Hele hele Cumhuriyet tarihinde ilk kez Cumhurbaşkanı’nın halk tarafından seçilecek olması, istemesi halinde R. Tayyip Erdoğan’ı şu durumda en güçlü aday yapıyor.
Konu işte burada çetrefilleniyor… Diğer tarafta da şu anki mevcut Abdullah Gül var. Kimse ifade etmese de, yada net şekilde dillendirmese de Abdullah Gül’ün bir dönem daha Cumhurbaşkanlığı’na devam etmek istediği belli. Bu konuda zaman zaman R. Tayyip Erdoğan’ın da “Başkanlık” sistemi üzerine yaptığı konuşmalar vs. durumunda aralarında hafif küçük gerilimler de oluyordu. Son olarak, seçim sürecinde Başbakan’ın aleyhine çıkan ses kayıtları sonrasında, Başbakan bu konuda karamsarlığa düşmüştü ve söylemini değiştirerek “Cumhurbaşkanlığı adaylığını düşünmüyorum, AKP’de 3 dönem seçilme / görev yapma kuralını da arkadaşlarımız isterse değiştiririz” diyordu. Bana göre bunun tercümesi “bu durumda Cumhurbaşkanı seçilmem zora giriyor, Başbakan olarak yada farklı şekilde aktif siyasetin içinde de bulunmam gerekiyor, bunun için parti tüzüğümüzde 3 dönem kuralını değiştirebiliriz. Çünkü biz hesabımızı daha önce farklı yapmıştık!”…
Peki şimdi ne olacak? Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün bu göreve devam etmek istediği aşikar. O aday olduğunda da AKP’nin onu desteklemesi şart! Diğer taraftan bu görevi -isterse- kendisine uzak görmeyen R. Tayyip Erdoğan var. Deniyor ki, Başbakan Cumhurbaşkanı adayı olacak, bunun için AKP Genel Başkanlığında istifa edecek, sonrasında Cumhurbaşkanlığı Seçimi ile aynı anda yapılmak üzere Erken Genel Seçim kararı alınacak, Abdullah Gül AKP’nin başına geçecek, R. Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı, Abdullah Gül Başbakan olacak… Sen sağ, ben selamet!
Şimdi insan şunu düşünmeden edemiyor: Cumhurbaşkanı’nın tarafsız olması gerekmiyor mu? Bu tür hesaplar içindeyse, mevcut Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ne kadar tarafsızdır? Ne kadar tarafsız kalmıştır? Ne kadar tarafsız hareket edebilecektir? Diğer yandan, şu anda ülkede sürekli gerilimi artıran, gerektiğinde ortamı yumuşatması, “topu yere indirmesi” gerekirken “sırf kendinden ödün veriyor görüntüsü çizmemek adına” atara atarla cevap veren bir duruş sergileyen ve belki de Cumhuriyet tarihindeki en yüksek kutuplaşmaya neden olan Başbakan Erdoğan Cumhurbaşkanı seçilirse ne kadar tarafsız olacaktır? Meydanlarda üstü kapalı şekilde küfürler savurduğu parti liderlerine, siyasi partilere, çeşitli ideolojik görüşteki gruplara davranışı nasıl olacaktır? Tüm bu kesimlere tarafsız durabilecek midir? Yada ne kadar duracaktır? AKP’yi vareden kişi olarak, AKP’den gelecek her türlü teklifi iyi-kötü demeden onaylayıp, diğer partilerden gelecek her türlü teklifi red mi edecektir?
Gelişmeler bu şekilde olunca, insanın kafası da biraz karışıyor aslında! Çünkü şu anki yapıda, Cumhurbaşkanı yürütmenin ve devletin başı olarak görünse de, asıl devleti ve kurumları yönlendiren, daha fazla göz önünde olan, aktif görünen Başbakan’dır. Sistemin bu halde kalması halinde, R. Tayyip Erdoğan’ın neden bu topa gireceği düşündürücü oluyor. Acaba “yapacağım herşeyi yaptım, artık bunun sonunda gidilmesi gereken yer devletin en tepesidir, Cumhurbaşkanlığı’dır” diye mi düşünüyor? Buna karşılık, acaba Erdoğan ve ekibinin kafasında, birkaç defa dillendirilen ama toplumda karşılık bulmayan Başkanlık Sistemi mi vardır? Başkanlık Sistemine evrilecek bir Cumhurbaşkanlığı söz konusu olursa, elbette Erdoğan’ın tek hedefi bu olacaktır… Başkanlık Sistemine evrilecek bir Cumhurbaşkanlığı konusu gündeme gelmesi halinde de, Başbakanlık makamının yapısının ne olacağı sorusu akıllara geliyor? Hal böyleyken, Atatürk Orman Çiftliği’nde yapımı devam eden ve yapımına mahkemelerce durdurma kararı verilen yeni “Başbakanlık Konutu” da, Cumhurbaşkanlığı – Çankaya kavramının daha hızlı terkedilebilmesini sağlayacak “Başkanlık Sistemi”ne olan hazırlığın bir parçası mı diye insanı düşündürüyor!
Velhasıl-ı kelam; önümüzdeki dönem Türkiye’nin geleceği ile ilgili pek çok şeye gebe… Yapacağımız tercihler hem ülkemizin, hem de geleceğini çok yakından etkileyecek. Umarım ki, bu süreçte bugünkünden daha fazla temiz siyaset, temiz siyasetçi ve adalete ihtiyacımız olmaz! Bugünü dahi arar olursak, vay halimize!
Yorum Yazın