Türkiye’de Süper Lig’in bitmesine bu haftayla birlikte 4 maç kaldı. Bu hafta kritik maçlar oynanacak ve bununla birlikte ligin zirvesinde kalan 4 maç öncesinde, ligin zirvesinde iki takım aynı puana sahip… Son 8-10 haftadır başlayan, hatta ligin ikinci yarısından itibaren Fenerbahçe’nin beklenmeyen çıkışıyla birlikte ‘futbol dışındaki herşey’ konuşulmaya başlandı.
‘Hakem şunu kolluyor!’, ‘Bu takım diğerine yatıyor!’, ‘Federasyon bizi sevmiyor’, ‘Şunun, bununla yakın ilişkisi var’, ‘O, bunun nikah şahidiydi!’, ‘Yağmur yağdı, saha çamurdu!’ vs. vs. Bu liste uzadıkça uzuyor. Bir tanesi başbakanı ziyaret ediyor, diğeri ona karşı misilleme yapıp hemen o da başbakanı ziyaret ediyor, eski başkanlarından olan Spor Bakanı’na methiyeler düzüyor. Eski Başkan Spor Bakanı, o ilden milletvekili adayı olan TOKİ başkanıyla bu hafta maç yapılacak takım için ‘Stad vaat ediyor!’
Bunlar yaşanırken kimse şapkasını önüne koyup ne yaptığına bakmıyor. Bahaneler hazır… Liste de uzadıkça uzuyor. Herkes paranoyak olmuş durumda. Herkes adeta ‘öküz altında buzağı arıyor!’. Yenilgi veya puan kaybı olduğunda hep diğeri suçlu, diğeri hatalı… Derslerini yapmayan, üzerine düşen görevleri yerine getirmeyen öğrencinin ‘Hoca bana taktı abi!’ demesi gibi bu durum. Hiç değişmiyor. Her sene aynı şeyler. Sonra deniyor ki, bizim ligimizin marka değeri yok, uluslar arası alanda takip edilmiyoruz. Peki bu şartlar altında niye edilsin ki? Premier Lig’de çıkıp Manchester United ‘Chelsea zengin takım, Abramoviç diğer takımlardan maçları satın alıyor’ demiyor. Yada Abramoviç ‘Bu hakemlerle ve federasyonla Manchester United’ın şampiyonluğu hayırlı olsun’ diye açıklamalar yapmıyor. Herkes birbirine saygı duyuyor.
Gelecek sene bu ligi nasıl hatırlayacağız? Sürekli polemiklerle mi? Yada bir takımın diğeriyle oynadığı maçta rakibinin daha kolay kazanmasına izin vermesiyle mi? Yönetimlerin ve yöneticilerin anlamsız açıklamaları, ortamı boş yere germeleriyle mi? Yoksa; şampiyon kim olursa olsun kırık burunla maçta kalan Trabzonspor kalecisi Tolga mı, gösterdiği üstün performansla şampiyonluk yarışının sürdürülmesini sağlayan Burak Yılmaz mı, Alex de Souza’nın resitalleri mi, Semih’in sonradan girip kazandırdığı maçlar mı, Gökhan Gönül’ün kenardan bindirmeleri mi, Mehmet Topuz’un ortasahadaki mücadelesi mi, yada futbolun sezon sonuna kadar, son ana kadar müthiş bir heyecan verici yanı mı?
Artık marka değeri yaratılacaksa, futboldan daha çok zevk alacaksak; ‘o şöyle oldu, bu böyle yaptı’ laflarından çok, futbolun güzellikleri ve bu oyun içindeki iyi şeyler daha çok vurgulanmalı, bizler de bu güzelliklere daha fazla prim vermeliyiz. Biraz da bu bizim elimizde…
Yorum Yazın