Bu daha ne kadar sürecek. Buna daha ne kadar müsaade edilecek, göz yumulacak. Artık yeter. Koskoca Türkiye Cumhuriyeti, üç – beş çapulcuyla mücadele edemiyor mu? Bu nasıl iştir? 30 yıldır bir çapulcu grubunun yaptıkları bastırılıp, sonlandırılamaz mı? Artık sabrımız taşıyor, artık bardak taşıyor!
Sayın Başbakan çıkıp diyor ki; “Artık sözün bittiği yerdeyiz!”. Daha bunun söylenecek lafımı vardı. Neredeyse 30 yılın ardından hala bu işlerin konuşularak mı çözülmesi bekleniyor. Bu ülkeyi kuran gazi meclise sokulan terör örgütü uzantılarının yaptığı konuşmalar, sergilediği tavırlara ses çıkarmamak yetmiyor mu? Yıllardır solup giden binlerce gencin hakkı yok mu? Onları büyütüp ülkesine hizmet için ordusuna teslim eden, sonra onları bayrağa sarılı tabutta geri alan anaların babaların hakkı yok mu? “Bir oğlum olsa, onu da veririm; vatan sağolsun!” diyenler bunu boşuna mı söylüyor?
Gerçekten sözün bittiği yerdeyiz! Ama bu sözü söyleyecek en son kişi de Sayın Başbakan’dır. Kendisi yürütmenin başında olan, yine kendisinin söylediği üzere “ustalık döneminde olan” bir başbakandır. Artık bu noktada, kendisinin söylediği gibi yazılı ve görsel medyada çıkıp konuşma değil, icraat yapma zamanıdır. Ve bunu yapması gereken de, yapacak kişi de kendisidir. Milli Savunma Bakanı çıkıp diyor ki, “Türkiye Cumhuriyeti her anlamda bölgesinde lider ülkedir, güçlü ülkedir!”. Peki soruyorum böylesine gücümüz var da, ordumuz Avrupa’nın en büyük ordusu da, çapulculardan daha mı güçsüz? 30 yıldır bir çapulcu grubuyla başa çıkamıyor mu? Yapmayın Allah aşkına… Hala konuşuyorsunuz!
Şimdi göstermelik Kandil vuruluyor. Vurulup ne olacak? Emin olun hiçbirşey. Belki birkaç terorist öldürülür hepsi o kadar. Ya sonra… Yine aynı şeyler devam edecek… Devletin elinde bütün teröristlerin bilgisi var. Kimin ne olduğu biliniyor, kimin nerede saklandığı biliniyor. Terör örgütünün kampları, liderlerinin saklandığı yerler biliniyor. Peki buna karşılık ne yapılıyor, bugüne kadar ne yapıldı? Baktığımız zaman maalesef kocaman bir hiç var ortada. Karşılığında da artık onbinleri geçen şehitler…
“Şehit” lafına artık o kadar alıştık ve kanıksadık ki, belki de anlamını yitirmeye başladı bu işler yüzünden… Belki sokaktaki insana sorsanız “şehit ne demektir?” diye, “herhangi bir şekilde ölen insan” diye cevap verebilir. “Şehitlik” bile ayaklara düşürüldü. Hayatımızda o kadar fazla yer almaya, o kadar sık karşılaşılmaya başlandı ki, hem anlamını yitiriyor, hem de basitleştiriliyor.
Terör örgütü liderliği yapan ve öldürülen bebeklerin bile katili olan bir kişi sözde hapis ve sürekli diyalog içerisinde tutulurken; ‘Demokratik Özerkliğini’ilan ettiğini söyleyenlere hiçbir yaptırım uygulanmazken; güya ‘pişman olan (!)’ katillerin sınırlarda kahraman gibi karşılanıp sonrasında göstermelik şekilde yargılanıp salınırken; terör örgütünün uzantısı olanlar ve çığırtkanlığını yapanlar gazi meclise sokulurken, terör örgütü liderlerinin yerinin bilinmesine rağmen hiçbir şey yapılmazken, acemi askerler adeta hedef gibi teröristlerin önünde yem edilirken; ordusundaki paşalarının bir kısmının yargılama ve suçlamalar nedeniyle tutuklu, bir kısmının da tatil kamplarında vakit geçirirken; siyasetçilerinin bu ortak ve üzerine ağız dalaşı yapılamayacak konuda bir araya gelmek yerine hala birbirleriyle dalaştıkları bir ortamda bulunurken; devletin ve hükümetin başında olanların hala icraat yapmak yerine konuştuğu, mesaj verme derdinde olduğu bu ülkede; biz de kalkmış gerçekten terör ile mücadele yapılacak diye bekliyoruz.
Devletin başı ve başkomutan olan Cumhurbaşkanı ve yürütmenin başında olan Başkabakan sadece birkaç bakanını bir araya toplayıp, bu işin bitirilmesi için gerekli emirleri verip, çok kısa bir sürede bu işin kökünden çözülmesini sağlayabilir. İşte ben sözün bitip, icraatın başladığı yeri o zaman görebilirim. Kimse kalkıp hikaye anlatmasın artık. “Bekara karı boşamak kolay”. Gidin onu, o yitip giden gençlerin ailesine, çoluğuna, çocuğuna sorun!
Yorum Yazın