“Hakemlerin ve federasyonun ayak oyunları, verilen – verilmeyen penaltılar, yeni sezonda müthiş takım, gelecek 6 sezonda 4 şampiyonluk, yıldızlardan oluşan kadroların kurulma vaatleri, Arda Turan gitsin mi kalsın mı, Alex Ali mi olsun, Veli mi, ya da şampiyon kim olacak?” İşte bizim futbol ve spor gündemimiz bu… Akdeniz’in diğer ucundaysa bambaşka bir gündem ve bambaşka bir hava var. “El Clasico”.
Daha önce Fenerbahçe – Galatasaray maçları ile ilgili “Türkiye’de futbolun ruhu: Fenerbahçe – Galatasaray maçları” demiştim. Benzerini dünya için söylüyorum: “Dünya’da futbolun ruhu: Barcelona – Real Madrid maçları”… Buna itiraz edenler, ‘Olur mu canım!’ diyenler olacaktır. Ama durum en azından şu anda öyle.
18 gün içerisinde yarıştıkları 3 kulvarda 4 kez karşılaşıyorlar. İlk kulvar ve belki de şu anda en iddiasız çekişmesiz olunan Ligde berabere biten bir sonuç ortaya çıktı. Ligde bu iki takım arasında oluşan ve pek de kapanacak gibi gözükmeyen 7 puanlık fark, lig maçını biraz da kısır bir hale sokmuştu. Mourinho’nun Real Madrid’i ilk maçtaki gibi bir hezimet yaşamamak adına kontrollü oynarken, Barcelona da oyunu rölantide tutup, bol pasla, ani defans arkası toplarla bir şey yapabilmeyi denedi. Belki de baştan kabul edilmiş bir sonuç çıktı ortaya… Peki ya diğer maçlar?
Ben bundan sonraki maçların daha zevkli ve pozisyonlu geçeceğini düşünüyorum. Önce Kral Kupası finali oynanacak. Birinin kazanması şart. Bu yüzden açık futbol olacaktır. Ve açık futbol olursa Barcelona kesin favori olur. Şu anda dünya üzerinde oynanan ve mükemmele en yakın futbolu oynayan Barcelona karşısında, aslında kaliteli ve yetenekli olan Mourinho gibi bir hocası olan Real Madrid bile aciz kalıyor. Aslında onlar da çok iyi bir takım ve karşısında Barcelona değil de başka bir takım olsa, onları neye uğradıklarına şaşırtabilirler. Ama karşılarındaki rakip Barcelona.
Şampiyonlar Ligi yarı final mücadelelerinde ise ilk maçın Madrid’de oynanacak olması bu maçın daha çok beraberliğe yakın olacağını düşündürüyor. Mourinho belki bir sürpriz hazırlamak isteyecektir. Ama yarı final ilk maçını etkileyecek önemli bir faktör de bu akşam oynanacak olan Kral Kupası finali olacaktır. Eğer Barcelona bu maçı alırsa, Mourinho üzerindeki stres ve baskı artacaktır. Çünkü lig zaten Barcelona’nın olmuş gibi görünüyor. Kral Kupasını da Barcelona alırsa, Madrid’in elinde sadece Şampiyonlar Ligi kalacak ve bu nedenle sahaya daha fazlasını koyması gerekecektir. Karşısında daha açık oynayan bir rakibi bulmak da elbette Barcelona’nın tam da istediği şeyi önüne sunacaktır.
Bir Barcelona’lı yada bir Real Madrid’li’nin dışında, tüm Avrupa’yı hatta Dünyayı etkisine almış olan ‘El Clasico’ rüzgarı herkesi çok heyecanlandırıyor. Büyük bir kesim bu maçlar sonunda gülen tarafın Barcelona olacağını düşünüyor. Diğer taraftan bu sonucun gerçekleşmesi halinde Mourinho’nun Real Madrid’de duramayacağını, ama O da giderse yerine gelebilecek birisinin olmadığı konuşuluyor? Bunların yanında, “Messi mi, Ronaldo mu?” tartışmaları ve birinin diğerinden daha iyi olduğu iddiasıyla uzayıp giden muhabbetler de bu maça ayrı bir hava ve rekabet katıyor.
Sanırım bu beklentiler ve tahminlerin aksine, bir tarafta ‘Mükemmel Futbol Ekibi’ diğer tarafta da Mourinho faktörü bize birçok süprizi sunacak. İşte bu beklentilere rağmen, o futbolun bilinmezliği bizlere daha çok heyecan veriyor. Bu heyecan ve seyir zevkinin içerisinde, futbolun tadını çıkarmak ise en büyük mutluluğu veriyor. Son olarak bir reklamdan alıntı yaparak bitireceğim: İspanya’ya uçak bileti 800 TL, Barça – Real maçına bilet 250 TL, ama Türkiye’deki anlamsız çekişme, itişme, polemikler ve kısır muhabbetlerden uzaklaşıp futbolun bu güzelliğini ve zevkini yaşamak paha biçilemez!
Yorum Yazın